Anadolu
fiziksel konumu sebebiyle kültürel açıdan zengin bir yapıya sahiptir.
Yüzyıllar boyunca çeşitli halk ve kültürlerin yaşayıp
kaynaştığı
Anadolu toprakları bir çok dinin gelişimine ve
yayılışına mekân olmuştur. Bir zamanlar Ana
Tanrıçanın yaşadığı topraklarda zamanla Meryemler
ve Azizler, sonraları ise Evliyalar, Pirler, Erenler yaşamıştır.
Bunlar arasında önemli bir yeri olan Hasan Dede ve Hasan Dede Türbesi
Kırıkkale iline bağlı, aynı adla anılan kasabada
bulunmaktadır. Kasaba önceleri “Süleymanlı”, “Çukurcak” ve
“İkikol” adlarını almış sonunda bu topraklarda
yaşayıp bölgenin gelişmesinde önemli katkıları olan ve
halkça büyük bir saygı gören Hasan Dede’ nin adını
almıştır Hasan Dede Horasan diyarı Karaman ilinden Anadolu’ ya gelmiştir. Babası 31.
Babadan Hz. Peygamber (sav) evlatlarından ve Karaman Ustucalı
dergahının piri Şeyh Yakup Fakih’ dir. Soy olarak aslı Muhammed
nesli Ali soyundan 9. İmam Muhammet Taki’ye dayandırılır.
1071 Malazgirt zaferinden sonra Orta Asya dan Horasan yoluyla Anadolu’ya göç
hız kazanmıştır. Özellikle ulu kişilerin
arkasından Anadolu’ya gelen Türk boyları, erenlerin
barışçı ve hoşgörülü yaklaşımları sayesinde
Anadolu’nun Türkleşmesi daha kolay ve hızlı olmuştur. Bu
erenlerin biri de Hasan Dede’dir. Hasan Dede sekiz nefer derviş ile
Anadolu’ya gelir. 1515 yılının ilkbaharında Suluca
Karahöyük’e (Hacı Bektaş’a) gelir. Bir efsaneye göre; Hacı
Bektaş’ın bırakmış olduğu Peygamber emanetlerinin
Akpınar’ dan kızıl elma aktığı zaman gelecek
kişiye verileceği üzerinedir (Bkz. BİRDOĞAN, 1992: 44-45).
O zamanın Postnişini Balım Sultan tarafından emanet olan
Peygamberin tahta kılıcı Hasan Dede’ ye verilir ve bundan sonra
nasibinin Anavarza (Adana dan sonra Çukurova’nın doğu tarafından
Kadirliye dayanan bölge) da olduğu söylenir. Bir süre burada yaşayan
Hasan Dede Padişah Kanuni Sultan Süleyman’ın ordu kumandanı olarak
1. Viyana Kuşatmasına katılır Hasan Dede’
nin şu an ki yerleşim bölgesine gelmesi m.1579 dur. Hasan Dede bu
bölgeye sekiz dervişi ile beraber gelmiştir. Bu dervişlerin
adları şöyledir. İshak (iki oğluyla gelmiştir.
Bunların adları Süleyman ve Mustafa' dır.), Ramazan,
İsrafil, Emirze, Mahmut, Havahindi, İskender ve Işık. Köy,
ilk başlardan beri tümü ile Alevi iken sonradan Mahmut' un soyundan
gelenlerin Sünnileştiği söylenmektedir. Dönemin Padişahı
tarafından verilen beratla bu bölgeye yerleşmesi ve
topraklarından vergi alınmaması
sağlanmıştır. Nejat Birdoğan Hasan Dede Kasabası
hakkında yazmış olduğu eserinde bu beratın bu günkü
dile aktarımını şöyle yapmaktadır: “Yakup Fakih’in
oğlu Şeyh Hasan Fakih” Adı geçen
Şeyh Hasan Fakih, sekiz dervişi ile Karaman’dan gelip Ankara yolu
üzerindeki Teke Salan adındaki bölgenin yanındaki İki Kol
adlı terkedilmiş, viran yerde “alişan beratı” ile iki
çiftlik büyüklüğündeki arazi ve bu yol ise ıssız bir yol
olduğundan üzerinde zaviye yapıp gelen gidene hizmet etmiştir.
Durum, yüce makamlara sunulup kendisinden vergi alınmaması ve
kurduğu zaviyeye hizmet etmesi buyruldu. Yeni Hakani Defterlerine bu
biçimde yazılmıştır. Eski Defter’de ise 9 nefer
kayıtlıdır.” (BİRDOĞAN,1992:
32) Bu bölgeye
yerleşen Hasan Dede bağcılık ve bahçecilikle
uğraşmış, özellikle yetiştirmiş olduğu
karpuzların büyüklüğü nedeniyle ün salmıştır. Hatta bu
nedenle bölgeye “Karpuzu Büyük Hasan Dede” bile denmektedir. Türk Halk
Edebiyatında da önemli bir yeri olan Aşık Hasan Dede’ nin hece
ölçüsü ve aruz ölçüsü ile yazılmış şiirleri, deyişleri
ve cönkleri bulunur. Görmüş olduğu eğitim neticesinde Arapça ve
Farsça bilen Hasan Dedenin Bektaşi şairleri arasında
saygınlığı yüksektir. En ünlü deyişleri “Budin
Türküsü”, “Tameşvar Türküsü” ve “Eşrefoğlu al haberi”
sayıla bilir.
Hasan Dede Türbesi Caminin kasabaya bakan giriş
kapısının yanında duvarda Hacerü’l- esved’in
parçasıdır denilerek el sürülen ve öpülen Mekke taşı
bulunur. 15x25 santim boyutunda olan bu taş rengi ve
parlaklığıyla diğer taşlardan ayırt edilir.
Ayrıca bir Alman mühendis tarafından pirinç çerçeve içine de
alınmıştır. Bu taşın gelişine dair
çeşitli efsaneler vardır. Bunlardan en yaygın versiyonu
şöyledir: Hasan Dede
Kasabasının eşraflarından Ömer Ağa Hacca gitmeden önce
Hasan Dedeye uğrar. Hasan Dede evinde inşaat olduğu için Hacca
gidemeyeceğini söyler ancak Mekke Şerifine verilmek üzere bir
çıkın verir. Ömer Ağa yolda iken Hasan Dedenin vermiş
olduğu çıkını merak eder ve içine bakar.
Çıkını açtığında iki karpuz çekirdeği ve bir
kömür parçası görür. Bunun üzerine Mekke’ye
ulaştığında çıkını Mekke Şerifine
vermeyi istemez. Ancak Hac borçlarını yerine getirdikten sonra dönüş
hazırlığına giriştiği vakit Mekke Şerifi
dellel çıkartarak Rum diyarından bir emanetinin olduğunu
söyletir. Bunun üzerine Ömer Ağa Mekke Şerifinin huzuruna çıkar
ve çıkını açar. Yere dökülen karpuz çekirdekleri birer büyük
karpuza, kömür parçası ise kara koyuna dönüşür. Bunun üzerine Mekke
Şerifi de Hasan Dede’ye verilmek üzere bir emanet verir. Dönüş
yolunda çıkını merak eden Ömer Ağa çıkını
açtığında çıkın içinde bulunan taş güvercin olur
ve camii inşaatında bir türlü taş tutmayan bir oyuğa
gelerek yerleşir ve tekrar taş kesilir.
Güler Özden GÖKBULUT
Hasan Dede
Camisi’nin batı duvarı bitişiğinde yan yana duran iki
türbedir. Bu türbelerin camiye bitişik ve büyük olanında Şeyh
Hasan Dede diğerinde ise evlatları Mustafa, Halil İbrahim ve
Ümmühan’ın sandukaları bulunur. Kesme taş duvarlı ve sekiz
köşe duvar üzerine oturtulmuş kubbeden oluşur. Camiinin hemen
önünde yeşillikler içinde bir şadırvan bulunmaktadır.
Güllerle süslenmiş bahçenin içinde ise Hasan Dede torunlarının
mezarları bulunmaktadır. Türbenin girişinde bulunan onarım
yazıtı Hicrî 1312(1894) tarihlidir. Hasan Dede Camii Kanuni Süleyman
zamanında Mimar Sinan’a Hasan Dede tarafından
yaptırılmıştır
şiirler
Gönlün sana verenlerin
Ölmez imiş aşık canı
Aşkına düşen canların
Aşkın ile bilişenler
“EŞREFOĞLU RUMİ” senin
Erlikmidir eri yormak,
Adem vardır cismi semiz,
Arı vardır uçup gezer,
Kimi sofu kimi hacı
Biz erenler gerçeğiyiz.
Kuldur Hasan Dedem kuldur.
Dosttan cüda düştüm nic olur halim
Aşıka naz eden bakışın nazlım
“HASAN DEDEM” her an doğup dolunan
Ey gönül aldanma bu cihan fani
Bel bağlama zemanenin dostuna
Gel imdi eyleyem sana bir takrir
Alimler ilmine aşıklar varis
Mevlam izin verdi doğdum anadan
Piyadeyim şimdi yoktur kardeşim
Kimi işi işarette, kimi mihnette,
Ne bir ahbabımız nede yaran var,
Aşıkların işi cilvedir nazdır,
Bakmazmısın şu feleğin fendine,
Tarikden çıkarmı hiç asil dida,
Bir gün arzularsın konca gülleri,
Her seher vaktinde zar eder bülbül,
Ey sevdiğim canım yoluna feda,
İtikatı tam eyle bulasın iman,
Şeriat sahibi vahidi mutlak,
Marifeti olmayan naşidir naşi,
Medet mürvet yaradan gani
Arzum kaldı erenlerin merdinde
Ahseni takvimde yazımız yazar
Gönül arzeyliyor Didari dari
“DELİ BORAN” derman ister Aliden
Meydana gelince beli best dersin,
Tazeden kesildim akçayım dersin,
Kime sorsam Hakkın, yariyim diyor,
“DERVİŞ ALİM” Hakkın binasın yıkma,
Sinemin başını yareli gördüm
Derdin var isede bilene bildir
İptida Muhammed Deveyi boyla
Der “BUDALAM” böyle imiş yazılar
Konacağım yerde ekin bitirsin
Edna beyim kimler konsun yurduna
Budalam’da bu fermanı yazınca
Aşağı ovada bağı
Kevserinden suyun içer
Aptalının Dervişinin
Talip olan eşik bekler.
Kalkar senin Dervişlerin boşanır
Hüseynim iraktan gördü zar etti
Ziyaretim bu üç oldu köyüne
Dillerde söylenir şöhretin şanın
Horasandan sökün ettin Uruma
“VEYSELİ” söyleten senin himmetin
Gülleri var bahçesinde
Hü çekerek Hakka ermiş
Fanilikle güreşmiştir
Muhammed, Ali izinde
Seni seven aşıkların
Gözü
yaşı dinmez imiş
Seni maksut edinenler
Dünya, ahret anmaz imiş
Eli sana erenlerin
Gözü seni görenlerin
Davranları dönmez imiş.
Hiç çürümez imiş teni
Aşk her kimi kıldı fani
Ana zeval vermez imiş.
Yoluna baş verenlerin
Aşka bülbül olanların
Kimse dilin bilmez imiş.
Senin ile buluşanlar.
Sen Maşuka erişenler
Ezel edeb olmaz imiş.
Yansın aşk uğruna canın
Aşk uğruna yanmayanın
Kalbi safi olmaz imiş.
Bizdedir
Eşrefoğlu al haberi,
Bahçe bizim gül bizdedir.
Bizde Mevlanın kuluyuz,
Yetmiş iki dil bizdedir..
Irak yoldan haber sormak.
Cennetdeki ol dört ırmak,
Coşkun akan sel bizdedir..
Aptest alır olmaz temiz,
Halkı dahl-eylemek nemiz.
Bircümle vebal bizdedir.
Teni tenden seçip gezer.
Canan bizden kaçıp gezer.
Arı biziz bal bizdedir..
Cümlemiz hakka duacı
Resulü Ekremin tacı
Aba, hırka, şal bizdedir..
Has bahçenin çiçeğiz.
Hacı Bektaş köçeğiyiz
Eden, Erkan, yol bizdedir.
Manayı söyleyen dildir
Elif hakka doğru yoldur
Cim arasan dal bizdedir..
Gönlüme
Acep neden benim zarı figanım
Gül yüzlü cananım düştü gönlüme
Leylü nehar sevdasında gezdiğim
Derdimin tabibi düştü gönlüme
Acep vis’aline erermi elim
Lalürenk kırmızı konca misalim
Sümbülü, reyhanım düştü gönlüme.
Gülüstana girmiş bülbül avazlım
Mestane bakışlım o ela gözlüm
Kaşları kemanım düştü gönlüme.
Cemalin görünce aklımı alan
Her sabah her seher çıkıp salınan
Selvi hürümanım düştü gönlüme..
Efendim
Böyle adet olmuş bu yol ezelden,
Har düşer domurcuk güle efendim.
Haberin var ise ilmü ezelden,
Mevladan maksudun dile efendim.
Önünü fikriyle, sonunu tanı
Kişinin ettiği kalırmu yani
Herkes ettiğini bulur efendim.
At umurun mukadderin üstüne
Nereye uzatsa gelir destine
Hak nazar ederse kula efendim.
Yok olamaz,
ne ise o olur takdir
İster isen eyle, bin türlü tebdir
Nasip yoksa ele, girmez efendim.
Kah arabi söyler, kahi’de faris
“HASAN DEDEM” derki imanım dürüs
vermezler rızgımı ele efendim..
Kaderim Benim
Bir zaman anama erlik eyledim
Bir zaman hıfzetti pederim benim
Bir zaman babama avretlik ettim
Bir zaman taşıdı Maderim benim.
Arif olan fehmeyleyor manadan
Vücudumuz gelip geçti fenadan
Aşkdan başka yoktur didarım benim
Sırrım verip sır alacak sırdaşım
Her nereye gitsem, size yoldaşım
Yanımdan ayrılmaz kaderim benim.
Kimi Ruşendedir, kimi zulmette,
“HASAN DEDEM” kusurum yok gayrette
Bu kadarca imiş kaderim benim..
Gönül
Ey sevgilim hayalinde gezerim,
Ne amel işledin dünyada gönül.
Rüzgarın muhalif esti sezerim,
Gemin baştan kara deryada gönül..
Lokman gibi ne yaremi saran var,
Dert gönderip dermanını veren var,
Gitme başka yere imdada gönül.
Söyle bu cevabını kamile sezdir,
Böyle ağlamanın gölmesi tezdir,
Niçin döştün ahu feryada gönül.
Düşürüptür tuzağına bendine,
Kamilin kemali yeter kendine,
Ne hacet arifi işrada gönül.
Kendine malumdur kıldığım nida,
“HASAN DEDEM” derki takdiri hüda,
Ya niçin karıştın inada gönül..
Gelmiştir
Gönül melul olma eyleme ahı,
Aşıka ayrılık uya gelmiştir.
Dinle nasiyatım huyların şahı,
Herdem ağlayanlar güle gelmiştir..
Bülbül aşk elinden çeker halleri,
Eser badi seba seher yelleri,
Sevdiğim zülfünü yola gelmiştir.
Gülünü metheder dilince bülbül,
Lale, menekşe, karanfil, sümbül,
Cümlesi bu hale uyagelmiştir.
Affeyle günahım ey bari hüda,
“HASAN DEDM” daim eyleyip dua,
Aşk ile serini veregelmiştim.
Gerek
Efendim cihanda iptida kula,
Tanrı tarafından hidayet gerek.
Hidayete eren Mevlasını bula,
Hulüsu kalbile itikat gerek.
Hamdolsun Nebimiz hem ahir zaman,
Ahlakını düzelt tutasın daman,
Daima yedekde şeriat gerek.
Hiç mahrum olurmu kimki diye hak,
Cihana aldanma sen behey ahmak,
Mümin olanlara tarikat gerek.
Dünyada ahretde fenadır işi,
“HASAN DEDEM” farkeyle şeş ile beşi,
Her zaman kalbine hakikat gerek.
Bizimdir
Hak Muhammed Ali Haydarı Kerrar
Çok şükür dest ile deman bizdedir
Onsekiz bin alem bir ulu Cebbar
Ela gözlü kaşlar, keman bizimdir.
Ser kurban yoluna koymuşan canı
Halillullah İsmailin Bürhanı
Arafata inen kurban bizimdir.
Şehitlerin Şühedanın virdinde
Ali imran dört kitabın dördünde
Destiğirim sahip zamanı bizimdir.
Gönül seyahatta cihanı gezer
Beni Mecnun etti bir hüsnü güzel
Ona mürüvvetle aman bizimdir
Kerbela bekçisi gül yüzlü yari
Nuru nefes iman Aliden beri
Hakka doğru giden kervan bizimdir
HASAN DEDEM Hacı Bektaş Veliden
Demanım Haydardır galübeliden
Sürelim bu demi devran bizimdir.
Bulunmaz
Kadir Allah ne acayip kulun var,
Aşığım diyenin hali bulunmaz.
Öğünür meydanda Talibim deyu,
Bir hayır amelde eli bulunmaz.
Helal haram kazandığım has dersin,
Haktan haberim yok cennet istersin,
Pirsiz bu cennetin yolu bulunmaz..
Güzeller elinde bohçayım dersin,
Dört duvarı mamur bahçeyim dersin,
Meyvası yenecek dalı bulunmaz..
Lokmanım yareni, sorayim diyor,
Her çiçek toplayan arıyım diyor,
Boş kalmış kovanı balı bulunmaz..
Kulda kusur çoktur, kusura bakma,
Ali ismi çoktur hep delip takma,Benim aradığım Ali bulunmaz..
Gör
Akça kuğum sen mi geldin göllere
Arif ol kendini bildirmeyi gör.
Avcının dilinde güllerin namı
Sakın ol tellerin yoldurmayı gör.
Bir dost yareledi birde sen vurdun
Eşindenmi ayrıldın ya nerden geldin
Derdini dertsize bildirmeyi gör.
Güle har düşürmek bir müşkül haldir
Kızılırmak dosta bir doğru yoldur
Karış ummanlara gel durmayı gör.
İn koyun babayı ziyaret eyle
Bildir ahvalini halini söyle
Gerçeğin nefesin öldürmeyi gör.
Sinesinde yarası olan sızılar
Aşık olan maşukunu arzular
Terk edip adeti kaldırmayı gör.
Şen kuğu
Şol Denek dağının baharı yazı
Ötüşüp geliyor turnası kazı
Ne yaman ağlattı şu edna bizi
Biz ağlatır kendi güler şen kuğu
Gideceğin belin karı sökülsün
Akça kuğum sende akıl yüküsün
Irakkaya giden beyler vardı mı
Dayanılmaz ateşine virdine
Hasan Dedem yardım eyle derdime
Irakkaya giden beyler vardı mı.
Gayip erenleri atıyor kanca
Ayrılığı dersen ağıdan anca
Ayrılığa dayanamam şen kuğu.
Ola
Gaziler Hasan Dedemin
Meydanı döşeli m- ola
Meleşir gelir kuzusu
Koyunu koşalı m- ola.
Elinde sancağı tuğu
Söylesinde Denek dağı
Mor menevseli mi ola.
Odasına konan göçer
Kurban kesip ekmek saçar
Göynü çar köseli m- ola
Gitmez coşu cümbüşünün
Konusunun komşusunun
Beyli paşalı m- ola
Eşikte hak vardır Haklar
Hüseynim der bu emekler
Varır Hakka ulaşır mı ola
Dedemin
Keskin illerinde Denek Dağında
Mekanım gördüm Hasan Dedemin
Tekkesi türbesi Hazır yanında
Kandilleri yanar Hasan Dedemin
Tekkeni, türbeni gören Ruşenir
Şah Otman Babadan kuşak kuşanır
Tacı ordan gelir Hasan Dedemin
Erişip kırkların semahın tuttu
Doksan bir kelam bildi hatm-etti
Dört kitaptan ilmi Hasan Dedemin
Hasan Dede
Medet mürüvvet kapına geldim
Muradım, maksudum ver Hasan Dede
Ulu dergahına yüzümü sürdüm
Evladı Rusülsun nur Hasan Dede.
İkrar ile, imanım var soyuna
Yüzsüre gelmişim haki payine
Yareme merhemin sür Hasan Dede
Bir Veliyullahsın boldur ihsanın
Belli mucizatın çoktur nişanın
Tarihlerde ismin var Hasan Dede
Yalvarırım Hacı Bektaş pirime
Kul beşerdir bakma günahlarıma
Kalma kusurlara nur Hasan Dede
On sekiz bin alem ediyor metin
Sevenlerden esirgeme Rahmetin
İmamlar aşkına ver Hasan Dede
Hasan Dede
Kainatı Hatmeylemiş
Ehli haldir Hasan Dede.
Erenlerin Kovanında
Olmuş baldır Hasan Dede.
Bülbür öter hak sesinde
Kevser akar nefesinde.
Sönmez aşktır Hasan Dede.
Uzağ yakında görmüş
Canı cananına vermiş
Bir Sultandır Hasan Dede.
Ölmezliğe ulaşmıştır.
Aşık sehrini dolaşmıştır
Başa tacdır Hasan Dede.
Hakkı söyler her sözünde
Fakir “RIZANIN” özünde
Piru paktır Hasan Dede.
Kendini bil
Senin ilacın sende olduğu halde,
bilmiyorsun. İlletinde yine sende olduğu halde görmüyorsun. Sen kendini küçük
bir cisim sanırsın, halbuki büyük alem sende saklıdır bilmiyorsun..
Sen öyle apacık bir kitapsınki, gizli olan şeyler o kitabın harfleriyle meydana
çıkar, okunur.
Sen vücutsun senin harice ihtiyacın yok. Sende mevcut olan şeyler kitaba gelmez. Kainat kitabında yazılı olan şeylerin
hepisi senden çıkmıştır.
Değildir
Sakın bir kimsenin gönlünü yıkma
Hacı Bektaşı Veli.
Ne varlığa sevinirim
Aşkın aşıklar öldürür
Aşkın şarabında içem
Sultanım başım tacısın
Sofilere sohbet gerek
Eğer beni öldürseler
Cennet cennet dedikleri
“YUNUS” durur benim adım
Aşkın cüş eyledi geçtim serimden
Kudret kandilinden attı taneyi
Fil yükün yükleme karınca çekmez
Hakla olur aşıkların her işi
Pirim deyu divanına geçeyim
Talip günahlardır pir meydanında
Rehbere bağlıdır Talibin başı
“PİR SULTAN APTALIM” der güzel sahım
Yarar isen dosta yara,
Dinle okunan fermanı,
Harama sunma elini,
Bu bendimiz Bektaşiye,
İman eyle kıraate,
“KATİBİM” geldim cihane,
“Çukurcak
Engürü’den bir merhale Şarkda Kasabasız bir kazadır Alma dağı bunun yaylağıdır.
Bir ruh’u bülend ve hoş abu yaylakları ve çam ve ardıç ve sair esnaf, escara
müstemil bir meşhur dağdır. Yörükan Ankara’da Livai Ankara’da sakin Yörükane
müteallik bir kazadır. Kadıları şehirden şehire gezip maslahatların görür.
Mahsus yeri yoktur. Haymana Alma dağı zeylinde çukurcak bunun şimalinde
Engürü’nün nahyesi ve havassı hümayundandır. Kurası mamur ve halkı mizyaf ve
müsafir dostlardır. Bir ucu ta Turgut eline ulaşır. Ve bu nahyede bir germabei
Hüdayi vardır ki balçıgına marazlı girip şifa bulur. Bu nahye halkı ekser atlar
ve develer beslerler ki alası bunda bulunur” denmektedir.
Ayrıca Ekim ve
Eylül 1954 tarihli 236, 237 sayılı Türk Yurdu Mecmuasında Enver Behnan Şapolyo
“Ankara Beydili Aşireti ve Şair Hasan Dede başlıkları altında Hasan Dede ve
Hasan Dede Köyü ile ilgili tetkiklerini neşretmiş ve birinci Kanun 1937 tarihli
58 sayılı ÜLKÜ dergisinde de Naci Kum XVII” Asır Halk şairlerinden Budala
hakkında notlar başlığı altındaki incelemesinde Hasan Dede’ye mühim yer
vermiştir.
Kahramanlığı,
Cengaverliği ve Aşıklığı ile gönülleri fethetmiş bulunan atların ve develerin
en alasını bulunduran Hasan Dede hakkında daha bir çok eserlerde kayıtlar
mevcuttur. Biz bunlardan birini buraya aldık.
Dervişlik hırkada, tacda değildir
Hararet nardadır sacda değildir
Her ne arar isen kendinde ara
Kudüsde, Mekkede, Hacda değildir.
Gerçek erenlerin sözünden çıkma
Eğer insan isen ölmessin korkma
Aşığı kurt yemez ucda değildir.
Seni
Aşkın aldı benden beni
Bana seni gerek seni
Ben yanarım dünü günü
Bana seni gerek seni
Ne yokluğa yerinirim
Aşkın ile avunurem
Bana seni gerek seni
Aşk denize daldırır
Tecelli ile doldurur
Bana seni gerek seni
Mecnun olup dağa düşem
Sensin dünü gün endişem
Bana seni gerek seni
Aşıkların muhtacısın
Benim canım miracısın
Bana seni gerek seni
Ahilere ahret gerek
Mecnunlara leyla gerek
Bana seni gerek seni
Külum göğe savursalar
Toprağım anda çağıra
Bana seni gerek seni
Bir kaç köşkle bir kaç huri
İsteyene ver sen anı
Bana seni gerek seni
Gün geçtikçe artar odum
İki cihanda marsudum
Bana seni gerek seni.
Aşk olsun
Vücudum şehrini seyran eyledim
Didar ile muhabbete aşk olsun.
Heman bir nesnede kaldı nazarım
Didar ile muhabbete aşk olsun
Gün beğun artıyor aşkım nurundan
Hayır gülbenk aldım gani pirimden
Didar ile muhabbete aşk olsun.
İndi levh üzerine kurdu binayı
Cümbüşe getiren çarhı fenayı
Didar ile muhabbete aşk olsun.
Türlü reyhan çoktur gül gibi kokmaz
Dünya malın verse bize gerekmez
Didar ile muhabbete aşk olsun.
Hakir görme bunda fakir dervişi
Pirim “HATAYİ”dir cümlenin başı
Didar ile muhabbete aşk olsun.
Olursa
Temennaya geldim erenler size
Temenna edeyim destur olursa
Mürvet kapıların bağlama bize
İçeri gireyim destur olursa
Destinizden abu hayat içeyim
İzniniz olursa ağzım açayım
Bir mana söyleyim destur olursa
Zülfikar oynuyor durmaz kınında
Rehberin önünde er duvanında
Kemerbest olayım destur olursa
Durmadan akıyor didemin yaşı
Arafat dağında ismail koçu
Erkana düşeyim destur olursa
Günahlıyım arşa akıyor ahım
Pire kurban olsun bu tatlı canını
Tercüman olayım destur olursa.
Nasihat
Sana bir nasihatım var,
Gel yanıma hele kardeş,
Uzakta arayıp gezme,
Gitme elden, ele kardeş..
Bulasın derdine çare,
Her suyun gecidin ara,
Gitmeyesin sele kardeş..
Bulasın derde dermanı,
Terse savurma harmanı,
Tane gider yele kardeş..
Kötüden sakın belini,
Bazen hıfzeyle dilini,
Dilden gelir bela kardeş..
Sırrını açma naşiye,
Uyma hal bilmez kişiye,
Taş getirir yola kardeş..
Düşmiyesin siyasete,
Karga isen necasete,
Arı isen bala kardeş..
Çok şükür olsun süphane,
Halin arzeyle Sultane,
Minnet etme kula kardeş..
Tarihi bir vesika
Katip Çelebi’nin Cihannüma adlı eserinin 644
üncü safyfasında Hicri 1145 de Hasan Dede Köyü hakkında şunlar yazılıdır.
Zevkim, neş’em varlığım,
Ahdim ile ikrarımdır.
Her işimde, öz nefsime,
Hakim olan vicdanımdır.